12 Temmuz 2014 Cumartesi




                                                             YA BÂKÎ…


     Yağmur çiseliyor, insanlar sığınacak bir yer arıyordu. Ama Zebuner kaçışan insanları görmüyor ve yağmurdan kaçmıyordu. Hatta adımlarını yavaşlatmış, yağmur altında bile bile ıslanıyordu. O nefsini bildi bileli yağmuru seviyordu. Her bir yağmur tanesinde bedenine değen melekleri düşünür, çıkan gökkuşağında yaratıcısını temaşa etmeyi severdi.

     Birçok insanın “Neden? Yine mi? Off yaa..” dedikleri şeylerin bir çoğundan o meşakkat duymuyor hatta zevk alıyordu. Çünkü o çerçeveden bakmayı seviyordu. Kader çerçevesi onu mahzun değil mutmain ediyordu.

     Çocukluğundan itibaren sürüklenmişti kader çizgisinde. Kim bilir kaç kere ağlamış, kaç kere gülmüştü yaşantısında. İlerleyen yaşlarında şunu fark etmişti ki hayatı kendisinin kontrolü altında değildi. Kendisini rüzgâra teslim etmiş bir yaprak gibiydi. Zebuner, yaşantısında sadece tutunduğu dalı bırakma cüz-i iradesini kullanmıştı hep, gerisi kader denilen rüzgârın etkisiydi. Belki de bundan dolayı asla geçmişine bakıp “keşke” dememişti. Küçük yaşlarda başı sıkışınca ya da çok zor durumlarda kaldığında kendi kendine geliştirdiği bir yöntemi vardı. Bu da geçer ya hû. Bu da geçecek ve eskisi gibi güleceğim derdi kendine. Bu onun için kadere teslim oluş demekti. Yaşamında “Bu hiç doğru bir karar değildi” dediği birçok tercihi olmuş ve sıkıntılarını çekmişti de. Ancak olaylara dar bir çerçevede değil geniş zaman çerçevesinde baktığında o sıkıntılarının hiçbir önemi kalmamıştı ve kalmıyordu da. Çünkü insan kendine zulm eder ancak kader ona adalet ederdi. Bu tecrübeler, bunun da geçeceğini, kendinin yalnızca kaderi yaşadığını kanıtlamıştı ona. Yaratılan bütün insanlar gibi onun da nefsi sonsuzluğa âşık ve sınırsızı istiyordu. “ Ya Bâkî entel Bâkî, Ya Bâkî entel Bâkî ”1 cümlesi sırrınca, ayağına değen taştan, bedeninde kalıcı olan hastalığa kadar her şey ama her şeyden hoşnut olmuştu. Önemli olan bu imtihanlarda sitem etmiş miydi? Etmemiş miydi? Sadece bu önemliydi hayatında.

     Rahat davranışlardan, yaptığı ya da yapacağı seçeneklerden korkmamasından dolayı kendisine birçok kişi gıpta ediyordu. Aslında Zebuner yaşamı boyunca bütün insanlar gibi birçok şeyden korkmuştu. Ama sadece bunları hissettirmiyor, Her probleminde ve korkusunda mutlak sahibine başvuruyor, sığınıyordu. O gitmese bile “El-Kâbız” olan yaratıcısı içine verdiği sıkıntı ve hüzünlerle onu huzura çağırıyordu.



Fevzi H. AKTAŞ
aktasfevzi@gmail.com



1- يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى ҈ يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى (Ey baki olan Allah'ım ancak (sadece) sen bakisin.)-Risale-i Nur, 3.Lem’a




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder