“Evet, aşk var Zebuner. Biz yaratılmış varlıklarız; merak, öfke, inat, sevme ve sevilme gibi hissiyatlarımız var. Hayat yeterince zor değilmiş gibi birde, bu hisler çorbası ile uğraşıyoruz. Yaratıcı bu hisleri neden verdi ki? Başımıza hiç olmadık işler açan bu his karmaşalarını. Sen geçen konuşmamızda aşk belasının insanları ne denli zor çıkmazlara sürüklediğinden ve sırf inadı yüzünden sonsuz meşakkat ve sıkıntı çekecek insanlar olduğundan bahsettin. Dediklerine katılıyorum aslında ama yaratılışımızdan gelen bu istekler, refleksler bulunuyor. Mesela sevme ve sevilme tutkusu yani aşk var. Her an ihtiyaç duyduğumuz ve istediğimiz bir şey.”
Zebuner tebessüm ile “çok önemli denilebilecek bir konuya takılmışsın. İnsanların olmazsa olmazıdır bu hissiyatlar ve aslında aciz yaratılan biz insanların bu ikram edilen hissiyatlara ihtiyacı var. Evet dediğin gibi merak, azim, inat, sevme ve sevilme duygularımız var. Ancak bunlar neden var ki? Demek yerine; Niçin verilmişler, Sebepleri ne? Gibi sorular sorarsak cevabını bulabiliriz. Bizler dünyada gelip geçici olduğumuzdan bu hisler dünya gibi fani olan zevkler için değil, rıza-i ilahiyi kazanmak için verilmiş nimetlerdir. Mesela, inadı ele alalım. Eğer bize verilen inadı sadece gelip geçici dünya menfaatleri için kullanırsak, anlamsız ve hatta çekilmez olur. Bize verilmiş olan bu kuvvetli inat yani ısrarla bir konu üzerine durma hissiyatımız ibadetlerde, Salih-i amel işlemede ve yaratıcının rızasını kazanmak için kullanırsak, işte o zaman veriliş nedenine uygun kullandığımız gibi hem rahata erer, huzur buluruz hem rıza-i ilahiyi kazanmış oluruz.”
“inat örneğinden yola çıkarak öfke ve merak hisleri daha anlaşılır oldu, ama aklıma takılan bir şey var. Sevme ve sevilme hissiyatları nasıl olacak, özellikle sevilme ihtiyacımız. Şimdi diyeceksin ki, Mutlak güç sahibini sev ve onun sevgisini kazanmaya çalış. Ama şimdiden söyleyeyim olmuyor, Yetmiyor insana onlar. Bizler de yaratılana sevgi duyma hisleri olduğu kadar onlar tarafından sevilmeye de muhtacız.”
“Mutlak yaratıcıyı sevmek ve onun tarafından sevilmek yetmiyor denilemez aslında, sevme ve sevilme arzusunu Yaratıcıya olan ve insanlara karşı olan ihtiyaçlar diye ayırabiliriz. Yaratıcıya olması gereken muhabbet ve havf olması gereken ihtiyaçlar. Ancak sana bir hadis-i şerif de hatırlatmak isterim. Her an İlahi vahye muhatap olan, Tüm korku ve kederden emin olunan, âlemlerin Efendisi aleyhissalatu vesselam dahi eşine hitaben, “ Konuş benimle ya Aişe! Konuş da huzur bulalım.” buyurmuş. Buradan da anlaşılıyor ki, insanları sevmeye ve insanlar tarafından sevilmeye de muhtacız. Ama bu hissiyatlarımızda da dikkat etmeliyiz. Bize verilen bu değerli hisler niçin ve nerde kullanmamız için verilmiş? “
“Tamam, ne demek istediğini anladım. Bizlere verilen bu hissiyatlar sadece ve sadece helal dairesinde kullanmamız için verildi öyle değil mi? Aynı ailede büyümüş, aynı odayı paylaşmış öz kardeşler bile, birlikte yaşarken sorunlar çıkıyor. Aynı yerde büyümemiş, farklı ilim ve kültürler almış insanlar nasıl birlikte bir ömür yaşayabilirlerdi ki? Her yerde haram aşk yaşayanların olduğu ve insanların haram aşkları normalleştirdiği böyle bir zamanda daha dikkatli olmalıyız. Çünkü nefis adeta “Herkesin bir haram sevdası varsa, benimde bir haram sevdam olmalı” diyor ve meylediyor. Senin dediğin gibi, “– Ölçüsünü ve usulünü kaybedene nimet değil, külfet oluyor aşk.” Yağmur denize bakarak düşüncelere daldı. Zebuner de denize bakarak; “ Evet, konuyu açmamız iyi oldu. Yoksa ne benim ne de senin tek başımıza üstesinden geleceğimiz bir konu değildi. İşte bu da bir ihtiyaç, insanın insana olan ihtiyacı. Bazısına bıçak verilir bazısına karpuz. Bu sayede insanı insana muhtaç eder ki kullar arasında birlik olsun.”
“Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.” Diyen zamanın bedii her şeyi özetliyor aslında. Sevme ve sevilme hissiyatları gibi insanların olmazsa olmaz tüm istekleri, haram ve yasak olandan sakınıp helal dairesi içinde olursa, hiç bir şeyin fayda vermeyeceği o günde pişmanlık duymaz. Hem dünyada huzur bulur Hem de “bir kulunu çok sevdim ama o beni hiç sevmiyor,” diye kimseyi kimseye şikâyet etmez.”
Fevzi H. AKTAŞ
https://twitter.com/h_fevzi
aktasfevzi@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder